Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   PANELLER  >  2010
 
Muş´ta ´Ulusalcılık ve Tevhidi Uyanış´ Paneli
Tarih: 26/05/2010
   


Hasköy Derneği tarafından organize edilen"Türkiye´de Ulusalcılık ve Tevhidi Uyanış" konferansı Muş Kültür Merkezi´nde yapıldı. Hasköy Derneği´nden Ferit GÜRBÜZ tarafından yapılan selamlama konuşması ile başlayan konferans Fecri YILDIRIM tarafından okunan Kur´an-ı Kerim ve Türkçe Mealinin ardından sözü Hamza TÜRKMEN aldı.

Hasköy Derneği tarafından organize edilen"Türkiye'de Ulusalcılık ve Tevhidi Uyanış" konferansı Muş Kültür Merkezi'nde yapıldı. Hasköy Derneği'nden Ferit GÜRBÜZ tarafından yapılan selamlama konuşması ile başlayan konferans Fecri YILDIRIM tarafından okunan Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Mealinin ardından sözü Hamza TÜRKMEN aldı.

 

Hamza TÜRKMEN, ulusçuluğun nasıl ortaya çıktığını vurguladığı konuşmasında; bu seküler toplumsal mühendislik projesinin Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren gelişmeye başladığını söyledi. Modern Batı'da halkları ezen bir feodal yapıyla beraber Rönesans ve Reform hareketlerinin Kilisenin baskıcı ve Hristiyanları sömüren anlayışına karşı geliştiğini söyledi. Avrupa'da Kiliseye ve Feodal düzene karşı insan merkezli bir toplum oluşturmak istediler. Bunun sonucunda da laik, seküler temelde rasyonalist bir toplum oluştu. Bu toplumun birleştirici harcı ise vatan, bayrak ve ulustu ve harc olarak da pozivitizmin bilimsel temeli kabul edildi. Akıl, deney ve gözlemin temel alındığı bir laiklik anlayışıyla ulusçuluğun temelleri atıldı. Fransız Devrimi'nde binlerce rahip ve rahibe öldürüldü ve sonrasında din hayattan kovuldu.
Türkiye'deki laikliğin ılımlı ve radikal laikler olarak topluma iki farklı yaklaşımının bulunduğunu, ulusçuluğun küresel kapitalist sistemin bir aracı olduğunu, Ulusçu yönetimlerle İslam Dünyasını biçimlendirilmeye çalışıldığını vurguladı. Avrupa'da Türkoloji, Kürdoloji, Araboloji çalışmalarının çok önceden başladığını vurgulayan Hamza TÜRKMEN, I. Dünya Savaşında da İslam Dünyasını uluslara bölmeyi başardıklarını ifade etti.
İslam Dünyası'nın 'Kitap'la olan irtibatını kaybetmesiyle Allah'ın ilettiği din yerini üretilen din anlayışına bıraktı. Osmanlı Tarihinde hiçbir şekilde 'Türk Milleti', 'Türk Ulusu' şeklinde bir vurgu veya kullanım bulamayız diyen TÜRKMEN, Kur'an'da "millet" kavramının 15 yerde geçtiğini 'din' ve 'şeriat' anlamında kullanıldığını dolayısıyla da Müslümanlar olarak bu kavramlara dikkat etmemiz gerektiğini söyledi.
Resmi Tarihin bize birçok konuda yanlış bilgiler sunduğuna değinen TÜRKMEN, Mustafa Kemal'in Samsun'a İngilizlerin yardımı ve vizesiyle çıktığını, Anadolu'da büyük bir savaşın olmadığını, Fransız ve İngilizlerin bu toprakları terk ederken 'Ulus Devlet Projesini' yürüten bir kadro bıraktıklarını belirtti.
Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber Türkiye'de İstiklal Mahkemelerinde 10 bine yakın müslümanın idam edildiğini ve Türk Ulus kimliğinin üst kimlik olarak dayatıldığını ve sindirme operasyonlarından sonra sığınmacılığın başladığını o günden bu güne devletçi sağcı bir 'milli dindarlık' ın ortaya çıktığına değindi.
'İslam'da aslolan şey Takvadır, Kur'an'ın vahyine uymaktır, İslam'da ırk ve ırkçılık yoktur, tanışalım diye Allah bizleri kavimlere ayırdı.' diyen TÜRKMEN; konuşmasını şöyle noktaladı.
'Müslümanlar kendilerini vahiye ıslah etmeli, Kur'anî ilkelerle mevcut cahili kavram ve değerleri ele alıp bir Kur'an nesli inşa etme sorumluluğuyla hareket etmelidir'
Daha sonra Mehmet PAMAK söz aldı. Türk ulusçuluğunun somut yansımaları ile ilgili örnekler vererek konuşmasına başlayan PAMAK:
"Osmanlı'nın son dönemlerinde İttihat ve Terakki'nin yaptığı darbeyle on yıl gibi kısa bir sürede Osmanlı İmparatorluğuna son verildi. Cumhuriyetçi kadrolar bir 'Türk Ulusu' inşa edip 'İslami' kendilerine düşman ilan ettiler. Türk ulusalcığında 'kemalizm' bir din olarak kullanılır. Bu ulusalcılıkla halkın iradesinin yok sayıldığı despot bir sistem oluşturuldu. Buna da 'cumhuriyet' dendi.
Uluslaştırma sürecinde binlerce insan öldürüldü. Kürtler, aleviler asimile edildi. İttihat Terakki 1915'te Ermenileri katletti. İttihat Terakki'nin devamı olan Kemalist kadrolar farklı etnik kimlikte olanları asimile etmek istediler. Kürtler bu asimilasyona itiraz ettiler. Bütün Kürt bölgelerine 'Ne mutlu Türküm diyene' yazıldı. Okullarda 'varlığım Türk varlığına armağan olsun.' Dedirtiliyor vu bu büyük bir zulümdür.
Kürtler içinde de Kürt ulusçuluğu ortaya çıktı. Bu da sekülerleştirme projesi olarak PKK tarzında ortaya çıktı.Bu hareketin derin güçlerle irtibatına ilişkin birçok emare görüyoruz.
Türkler, Kürtler, Araplar ve diğer bütün Müslümanlar bu seküler, modern, cahili değerlere itiraz etmeli ve İslami ilkeleri hayatlarında uygulamalıdır.
Aslında TSK'daki Ergenekoncularla PKK bu 'Kürt Sorununun' çözülmesini istemiyor. Ne zaman olumlu bir adım atılsa bu iki kesimin bu süreci tıkayıcı adımlar attığını görüyoruz.
Bizler Müslümanlar olarak zulmün olduğu nere varsa orada bu zulmü kınamaya ve karşı durmaya çalışmalıyız.
Adaletli barışa dayalı, zulmü ortadan kaldıran tek sistem Kur'an'dır, yani İslam'dır. "Allah böyle bir sistem oluşturmayı ve inşa etmeyi bizlere nasip etsin." diyerek konuşmasını bitirdi.

 

Bu içerik 2543 defa görüntülendi.
 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon